Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK), Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) ve Türk Tabipleri Birliği (TTB), 30 Temmuz 2021 günü TTB Genel Merkezi’nde aşılamanın hızlandırılıp yaygınlaştırılması başta olmak üzere salgından çıkış yolunu işaret eden bir basın toplantısı düzenledi.
Ortak açıklama:
Salgından Çıkışın Yolu Bellidir!
Türkiye’de 1 Temmuz 2021 tarihi itibarıyla tüm sınırlamaların kalktığı, sınırların ardına kadar açıldığı gün 5.288 olarak bildirilen, sonraki birkaç günde dört binli rakamlara düşen COVID-19 vaka sayıları; Sağlık Bakanlığı’nın resmî rakamları ile dahi en az dört kat artarak 22 bini geçmiş bulunmaktadır. Çok daha bulaştırıcı olduğu bilinen Delta türü ise hâkim tür olma yolunda hızla ilerliyor.
İktidar güvenlikçi aç-kapa ve şeffaflıktan yoksun politikalarıyla toplumda belirsizliği körükleyip duyarsızlığa yol açarken artan vakalar ve yeterli yaygınlık ve hıza ulaşamayan aşılama ile yurttaşlarımızın sağlıklı yaşam hakkını ihlal etmeye devam ediyor. Yükümlülüklerini yerine getirmeyen, aşı çağrısı yapmaktan dahi uzak duran iktidar, yurttaşları sorumlu olmaya çağırdığında, samimiyetten uzak bu tutum, insanların tepkilerine yol açıyor.
Salgının başından beri verileri gizleyen, emek ve meslek örgütleriyle toplumun tamamını salgınla mücadelenin dışında tutan iktidarın bizatihi kendisidir. Yükümlülüklerini yerine getirmeyenler, insanları sorumlu olmaya çağırdıklarında bu çağrının karşılık bulmayacağı açıktır. Her alevlenmede yükümlülüğünü yerine getirmeyen, bilimsel bilgi değil politik tercihleriyle hareket eden iktidarın her COVID-19 hastasında ve bu hastalığa bağlı ölümlerde sorumluluğu vardır. İktidar aşılama konusunda da başından beri belirsizliği derinleştiren yaklaşımı ile toplumda aşı tereddüdüne yol açmış, aşı karşıtlarının işini kolaylaştırmıştır. Sorumlu politikalarla bilgi edinme hakkımızı önceleyen bir yaklaşım yerine aşıların ne zaman geleceği, miktarı ve bilimsel değerlendirme süreçlerinin toplumla paylaşılmamasının bedeli ne yazık ki ağır oldu ve biz bu bedeli ödemeye hâlâ devam ediyoruz.
Sağlık Bakanlığı’nın elinde veriler olduğunu biliyoruz. Sağlık Bakanlığı tarafından salgının başından beri yaş, cinsiyet, sosyoekonomik durum, ek hastalıklar gibi verilerin yeterince paylaşılmaması (kısıtlı veri paylaşılması) salgının etkin bir şekilde kontrol edilmesinde alınacak önlemlerin belirlenmesini geciktirdi ya da önledi. Aynı durum aşılama sürecinde de devam etmektedir. Aşılama başladıktan sonra aşının salgın üzerine etkisinden yan etkisine kadar aşı ve bağışıklama ile ilgili bilgiler yeterince paylaşılsaydı, toplumda oluşan aşı tereddüdü aşılabilir, aşı karşıtlarının bilgiyi çarpıtarak oluşturduğu korku iklimini yok edebilirdi. Bilgi edinme hakkımızı yok sayma davranışı, sağlıklı yaşam hakkı ihlaline dönüşmüştür. Sağlık Bakanlığı halen bir aşı programı ya da kampanya ortaya koyamamış, yalnızca Sağlık Bakanı’nın attığı “tweet”lerle aşı programı yürütmeye çalışmaktadır. İktidarın diğer bileşenlerinin ise aşıya çağrı ya da aşı çalışmalarında sessizlikleri dikkat çekicidir. Toplumun Sağlık Bakanlığı bilim heyetinin de salgınla mücadeledeki yanlışlarla ilgili sesini duyması, tutum ve görüşlerini öğrenmesi elzemdir.
Salgında insanlar, anlamlı hiçbir sosyal ve ekonomik desteğe ulaşamadan, gittikçe daha da güvencesizleştirilen çalışma koşullarında ve açlıkla salgın arasında seçim yapmaya zorlanarak yaşam mücadelesi verdi. Hep birlikte intiharlarda artışla, yokluğun yoksulluğun derinleşmesiyle yüzleşmek zorunda kaldık. Güvencesiz, işinden olmamak için hastalığını gizleyen, salgına uygun önlemlerin alınmadığı toplu taşımalarla kalabalıkların içinde çalışmaya zorlanan insanlar, iktidarın “koruma” adı altında ayrımcılıkla evlerine kapattıkları yakınlarına bu virüsü taşımaya, sonra da sevdiklerine hastalık bulaştırmanın yüküyle baş başa kalmaya terk edildiler.
Sağlık çalışanları her alevlenmede yükleri daha da ağırlaşarak ama tüm haklardan yoksun bırakılarak çalıştırıldı. Yetmedi, salgınla mücadelede en önemli yerde olan; ama sağlık çalışanlarını tüketme projesi ile çoktan güvencesiz bırakılmış, yalnızlaştırılmış birinci basamak sağlık emekçileri cezalandırma yönergeleriyle karşı karşıya bırakıldı. Aile hekimliği binaları, soğuk zincir dolapları gibi birçok fiziksel ihtiyaç defalardır yaptığımız çağrı ve uyarılara rağmen düzeltilmemiş; salgına uygun düzenlemeler yapılmamıştır. Sağlık Bakanlığı ve iktidar, Dünya Sağlık Örgütü’nün dahi salgınla mücadelede olmazsa olmazlar arasında saydığı toplum ve sağlık emek örgütlerinin katılımı için yaptığımız çağrılara da kulak tıkamaktadır.
Salgınla mücadele etme yerine durumu idare etme politikaları bu topraklarda 150 binden fazla insanımızın fazladan ölümüne, milyonlarca insanın hastalanmasına neden oldu. Üzülerek söylemeliyiz ki tüm bunların yanında kronik hastalıkların bedeli sonradan anlaşılacaktır.
Salgından çıkışın yolu bellidir;
- Bilimsel temellere dayandırılmış bir sürveyans sistemi ve filyasyon ile hasta ve temaslılarının saptanıp izlenmesi, bu izlemin uygun kamusal koşullarda yapılması,
- İhtiyaç duyan hasta ve temaslılara sosyal ve ekonomik desteğin verilmesi,
- Aşılamanın hızlanması ve yaygınlaşması için etkili bir aşılama kampanyası başlatılması,
- Toplumda aşılamaya güvenin artırılabilmesi için aşılama ve etkisi ile ilgili bilimsel bilginin gizlenmeden paylaşılması, toplum temsilcilerinin bağışıklama hizmetlerine katılması, yazılı görsel ve sanal medyanın etkin bir şekilde kullanılması,
- Pandeminin başından beri hastalıktan korunmada etkinliği gösterilmiş olan kişisel ve kurumsal önlemlere (maske, mesafe, hijyen, havalandırma, kapalı ve kalabalıklardan uzak durma vb) devam edilmesi,
- Sermayenin insafına terk edilen toplumun, sermayenin kâr alanı kılınan sağlığın yeniden bedensel, ruhsal, sosyal ve siyasal iyilik halini koruyacak demokrasi, adalet, özgürlük ve barış temelinde kurulması,
- Salgınla mücadelenin sağlık emek örgütleri ve toplum temsilcileriyle birlikte yürütülmesi önerilir.
Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu
Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu
Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği
Türk Tabipleri Birliği
GÜNCEL
Toplu Sözleşmeli Bir Çalışma Düzeni İçin MERSEN’de GREVDEYİZ!
Gebze Organize Sanayi Bölgesi’nde kurulu Mersen İstanbul Sanayi Ürünleri Anonim Şirketi işyerinde, 2022 yılında çoğunluğu sağlayarak yetki başvurusunda bulunduk.
Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başvuru tarihi itibarıyla sendikamızın işyerinde çoğunluğu sağladığını tespit ederek yetkimizi belgeledi.
Mersen işverenleri, sendikanın yetki tespitine itiraz etti ve hukuksal süreç iki yıl boyunca devam etti.
Üyelerimiz, sendikalaşma iradelerine sahip çıkarak toplu sözleşmeli bir çalışma düzenine kavuşmak için mahkeme sürecinin sona ermesini sabırla beklediler.
İlk hukuk zaferini yerel mahkemede elde ettik. İlk derece mahkemede davanın sendikamız lehine sonuçlanmasının ardından işveren karara itiraz etti ve istinaf başvurusunda bulundu.
Sakarya Bölge Adliye Mahkemesi, istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi.
Bu kez istinaf kararına itiraz eden işveren, davayı Yargıtay’a taşıdı. Yargıtay 9. Hukuk Dairesi’nin 02.11.2023 tarihli kararı ile işverenin temyiz itirazları da reddedildi ve karar onandı. Böylece lehimize olan mahkeme kararı kesinleşti.
Dava sürecinin sona ermesinin ardından işverene toplusözleşme teklifimizi ilettik. Yasal toplusözleşme sürecinin başladığı işyerinde işveren, toplusözleşme için masaya oturma çağrımızı karşılıksız bırakarak görüşmelere katılmadı.
Arabuluculuk süreci devam ederken baskılarını daha da artıran işveren, “Sendikadan vazgeçin, sendika buraya asla giremez, devlet bizim arkamızda” gibi söylemlerle üyelerimizi yıldırmaya çalıştı.
İşyerindeki baskıların devamı olarak, 7 Şubat 2024 tarihinde 4 üyemiz işten çıkarıldı. Üyelerimiz, yasal ve anayasal haklarına sahip çıkmak için fabrika içerisinde demokratik tepkilerini ortaya koydu.
Mersen işvereni, sendikamızın işyerinde örgütlendiği ilk tarihten itibaren sendika karşıtı tutumunu ısrarla sürdürdü.
Sendikamız hukuk mücadelesini kazanınca bu kez işyeri yönetimi, Mersen işçilerinin sendikayla buluşmasını engellemek için kimi iyileştirmeler yapmak ve işçilere sosyal haklar vermek durumunda kaldı.
Böylece üyelerimiz, Mersen’e daha sendika girmeden bazı yeni haklar elde etmiş oldu.
Mutfağımızda yangın var. Hayat pahalılığı artık katlanılamaz bir hâl aldı.
Mersen işçilerini enflasyon karşısında ezdirmeyecek bir toplusözleşme taslağı hazırladık. Teklifimizde işçilerin mevcut ücretlerine birinci altı ay için %115 zam yapılmasını önerdik. İkinci, üçüncü ve dördüncü altı aylık dilimlerde enflasyon + 5 puan olarak zam teklifimiz toplusözleşme taslağımızda yer aldı.
İşveren tarafı ise bu önerilerimize karşılık işçilerin iradesini yok sayarak sendikayla masaya oturmamayı tercih etti.
Mersen, elektrikli motor kömürü üreten, dünya çapında 33 ülkede 50’den fazla tesisi, 7 bin 500 çalışanı bulunan, başta savunma sanayi olmak üzere dünyanın ve ülkemizin önemli sanayi kuruluşlarının tedarikçisi konumunda olan bir şirket.
Üyesi olduğumuz üst örgütlerimiz IndustriALL Küresel Sendika ve IndustriALL Avrupa aracılığıyla şirket merkeziyle yaptığımız görüşmelerden herhangi bir sonuç alamadık.
Fransa sermayeli Mersen’in merkez yöneticileri de Türkiye’deki işçilerin hak ve adalet mücadelesini görmezden geldi.
Mersen’de yaşananlar ve karşımıza çıkan bu tablo, ülkemizde sendikal hakların içinde bulunduğu vahim durumu tüm açıklığıyla gösterir nitelikte.
Bu ülkede işçiler, sendika hakkına ulaşmak için işten atmalara, baskılara, yıllarca süren yetki mahkemesi süreçlerine karşı mücadele etmek zorunda bırakılıyor.
İşverenler ise dilediği hukuksuzluğu, zorbalığı yapmayı kendilerine hak olarak görüyor.
Buna karşın Mersen işçileri, en temel hakları olan sendikalı, toplu sözleşmeli bir çalışma düzeni için mücadelelerini kararlılıkla sürdürüyor.
Artık yasal grev aşamasına geldik. Bugün grevimizi başlatıyoruz.
Mersen işverenini bir kez daha masaya oturmaya çağırıyor, taleplerimiz karşılanana kadar grevimizi kararlılıkla sürdüreceğimizin bilinmesini istiyoruz.
Direne direne kazanacağız!
BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU
Yöneticilerimiz, KARABÜK'te
Genel Başkanımız Özkan Atar ve Genel Örgütlenme Sekreterimiz Fehmi Elmacı, 21 Mart 2024 tarihinde, İstanbul 1 Nolu Şube yöneticilerimizle birlikte Tabo Otomotiv ve ardından da Cofle TK işyerindeki üyelerimizi tezgâh başında ziyaret ederek, üyelerimizle görüş alışverişinde bulundu.