“28 Nisan İş Cinayetlerinde Hayatını Kaybedenleri Anma ve Yas Günü” nedeniyle Araştırma Merkezimiz BİSAM ve İşçi Sağlığı ve Güvenliği Dairemiz ile Bilim Danışma Kurulumuzda yer alan İSİG alanındaki değerli hocalarımızın katkıları ile hazırlanan “Metal İşçilerinin Mesleki Sağlık Riskleri ve Sağlık Durumları Saha Araştırması Sonuçları” raporu 28 Nisan'da Taxim Hill Otel'de düzenlediğimiz basın toplantısı ile tanıtıldı..
Genel Başkanımız Adnan Serdaroğlu’nun konuşmasıyla başlayan basın toplantısı, araştırmayı hazırlayan komisyon adına Doç. Dr. F. Serkan Öngel'in araştırma yöntemi ve kapsamı ile ilgili verdiği bilgilerle devam etti.
Halk Sağlığı/İş ve Meslek Hastalıkları uzmanı Dr. Elif Altundaş Hatman’ın araştırmaya dair "Metal İşçilerinin Sağlık Göstergeleri, İşyerinde Karşılaştıkları Riskler ve İşle ilgili Hastalıkları" başlıklı ayrıntılı sunumunun ardından soru ve yanıtlarla tamamlandı.
**
Genel Başkanımızın konuşma metni:
Değerli basın emekçileri, değerli hocalarımız, sendikalarımızın başkanları, temsilcileri, sizleri Birleşik Metal-İş Sendikası yönetim kurulu adına selamlıyorum.
Ülkemizde meslek hastalıkları çalışma yaşamının en ihmal edilen alanı olarak karşımıza çıkıyor. Bizlerde, bugün sonuçlarını sizlerle paylaşacağımız raporumuzdan yola çıkarak “meslek hastalıkları”na dikkati çekmek, verileri masaya yatırmak istedik. Çoğu kez sonuçları uzun vadede ortaya çıkan meslek hastalıklarına karşı var olan tablo bir “ihmal” değil, sermaye ve devlet yetkililerinin politik bir tercihi olduğunu hepimiz biliyoruz.
Unutulmamalı ki, bu rapor sendikalı, etkin bir İSİG politikasını hayata geçirmeye çalışan, buna ilişkin toplu sözleme hükümleri düzenleyen, işyeri denetimleri yapan Birleşik Metal-İş Sendikası üyesi işçiler arasında yapılmıştır. Örgütsüz işçilerin çok daha ağır bir tablo ile karşı karşıya olduğunu öngörmeliyiz.
İş kazalarını ve meslek hastalıklarını ortadan kaldırmak mümkün, bunun için işçiyi merkezine alan koruyucu, önleyici denetleyici ve caydırıcı tedbirlerin hayata geçirilmesi gereklidir. Burada devlet kurumlarının, üniversitelerin, bu alanda uzmanlaşmış meslek örgütlerinin, sendikaların işbirliği önemlidir.
Ancak işçi hayatının bu kadar ucuz olduğu bir yerde, sendikal örgütsüzlüğün yaygın olduğu koşullarda, etkin bir işçi sağlığı ve güvenliği politikasının hayata geçirilmesi elbette zor.
Çalışma Hayatı Savaş Alanı Gibi
Bugün 28 Nisan, dünyada birçok ülkenin aksine ülkemizde yok sayılan bir gün. Birleşik Metal-İş Sendikası olarak yıllardır bugünün bir “yas ve anma” günü olarak ilan edilmesi talebimizi her fırsatta dile getirdik. Getirmeye devam edeceğiz.
Çalışma yaşamı, ülkelerin bu konuya vermiş olduğu öneme göre değişmekle birlikte, adeta bir savaş alanına dönmüş durumdadır. Ülkemizde İSİG Meclisinin verilerine göre 2021 yılında 165’i kadın en az 2170 işçi iş cinayetlerinde hayatını kaybetti. 2022 yılının ilk üç ayında ise en az 347 işçi hayatını kaybetti. 2022 yılından bugüne AKP döneminde hayatını kaybeden işçi sayısı 30 bin’e dayandı.
Anayasal hakkımız olan sağlık hakkı, her ortamda ve koşulda korunmalıdır; çalışanlar meslekleri gereği birçok sağlık riskleri ile karşılaşmaktadırlar. İşyerlerinde insan sağlığına zararlı kimyasal ve fiziksel etkenlerin neden olduğu hastalıklar olarak tanımlanan “meslek hastalıkları” sonucu dünyada her yıl binlerce insan hayatını kaybediyor.
Ülkemizde Veriler Gerçeği Yansıtmıyor
Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) tahminlerine göre, dünyada her yıl 1 milyon 200 bin kişi meslek hastalığına yakalanırken, bu rakam Dünya Sağlık Örgütü (WHO) araştırmalarına göre her yıl 11 milyon kişi. Yakalandıkları meslek hastalıklarından kaynaklı her yıl hayatını kaybedenlerin sayısı ILO’ya göre 498 bin kişi iken, WHO’ya göre 700 bin kişi. Türkiye’de meslek hastalıkları ile ilgili mevzuatlar olsa da uygulamalarda eksikliklerle karşı karşıyayız. Bilimsel veriler meslek hastalığı oranlarının her bin kişide 4 ila 12 arasında olması gerektiği tahmininde bulunurken; Türkiye’de meslek hastalıkları ile ilgili Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) tarafından yayımlanan verilere göre 2020 yılında 5 erkek işçi hayatını kaybetmiş ve 184’ü kadın 908 işçi de meslek hastalığına yakalanmıştır.
Meslek hastalıklarında en önemli handikaplardan biri de sigortalı işçilerin resmi istatistiklere yansımasıdır. Kayıtdışı işçiler ve göçmen işçiler yok sayılmaktadır. Maalesef çocuk işçiler çalışma yaşamının bir parçası haline gelmiştir. Ne kadar çocuğun çalışma yaşamının içinde olduğuna dair sağlıklı bir veri, ilgili bakanlıklarda dahi yoktur.
Covid 19, Iş Kazası ve Meslek Hastalığı Kabul Edilsin
Çalışma yaşamında sağlık ve güvenlik alanı sermayenin inisiyatifine bırakılmış alanlardan biridir. İçinden geçtiğimiz Covid-19 salgın sürecinde, işçilerin sağlığının sermaye için önemine hep birlikte tanık olduk. İşçiler ölümle işsizlik arasında seçim yapmak zorunda kaldı. Tüm yük işçi sınıfının üstüne yıkıldı. Hayatın durdurulduğu günlerde bile işçiler fabrikaların yolunu tuttular. Covid-19 iş kazası ve meslek hastalığı olarak tanınmadı. Sağlık emekçilerinin vermiş olduğu mücadele Covid-19’u, hayatını kaybeden ve maluller için meslek hastalığı kabulü ile sonuçlandı.
Yasa İş Cinayetlerini ve Meslek Hastalıklarını Önlemede Yetersiz
İşçi sağlığı ve güvenliği alanı 2012 yılından itibaren 6331 sayılı İş Sağlığı Güvenliği Kanunu ve ilgili yönetmeliklerle düzenleniyor. Ancak yeni yasanın yapılması dahi işçi ölümlerini durduramamış durumda, Soma, Ermenek, Torunlar ve daha niceleri Yasa’nın uygulamaya girdiği tarihten itibaren olan iş cinayetleridir. Ülkemiz Covid-19 salgını ile başlayan ve devam eden büyük bir ekonomik krizin içinden geçiyor. Yokluk, yoksulluk emekçileri sarmış durumda. Bu dibe gidişlerin bir yansıması esnek ve güvencesiz çalışma biçimlerinin, işsizliğin işçilere dayatılması olacaktır. Elindekini kaybetmekten korkan işçilere daha kötü çalışma koşullarının dayatılması söz konusu olacaktır. Bir an önce etkin önlemler alınmaz ise artan iş cinayetleri ve meslek hastalıkları olacaktır.
İş Cinayetlerinin ve Meslek Hastalıklarının Önlenmesi İçin
1) Sendikal örgütlenmenin, hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engeller kaldırılmalıdır
2) Kiralık işçilik, taşeron ve diğer güvencesiz çalışma biçimleri ortadan kaldırılmalıdır. İnsan onuruna yaraşır işler yaratılmalıdır. İşçi sağlığı ve iş güvenliği politikaları toplumsal cinsiyete duyarlı hale getirilmelidir.
3) İşçi sağlığı ve iş güvenliği alanının, piyasanın kar döngüsünün bir parçası olmaktan çıkarılmalıdır. Bu karşı denetimler açısından özerk ve demokratik bir yapının sendikalar, meslek oda ve birlikleri ve üniversiteler ile oluşturulması sağlanmalıdır.
4) Koruyucu ve önleyici politikalara öncelik verilmeli. Sağlık ve güvenlik alanına yönelik cezalar caydırıcı nitelikte olmalıdır.
5) İş kazaları ve meslek hastalıkları kayıtdışı ile mücadelenin ayrılmaz bir parçası olarak ele alınmalıdır.
6) Meslek hastalıklarının tespitine yönelik prosedürün sadeleşmesi ve kısaltılması hedeflenmelidir.
GÜNCEL
Genel Başkanımız Kocaeli'nde işyeri ziyaretlerine devam ediyor.. .
GATES işvereni, işçilerin haklı taleplerini karşılamak yerine grevi erteletmeye çalışmaktadır. Çözüm grev yasaklarıyla değil, işçilerin haklı taleplerini karşılamakla olur. GATES işçilerinin hakkını alacağımız toplu sözleşmeyi imzalayana kadar grevimizi her koşulda sürdüreceğiz.
İzmir’de, Ege Serbest Bölge’de faaliyette bulunan ve bir ABD şirketi olan Gates Endüstriyel Metal Kauçuk Sanayi ve Ticaret A.Ş. (GATES) işyerinde 27 Eylül 2023’te başlayan toplu sözleşme görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine, tüm yasal süreçlerin tamamlanmasının ardından sendikamız, üç fabrikada 350 işçi ile 8 Mart 2024’te greve çıkmıştır.
Sendikamız ilk günden beri işçilerin sorunlarının çözümünü masa başında aramaya çalışmış, yapıcı ve çözüme yönelik önerilerde bulunmuştur. Ancak, işverenin işçilerin yaşama koşullarını dikkate almayan ve uzlaşmaya da yanaşmayan, dayatmacı tutumu karşısında, üyelerimizin iradeleri doğrultusunda grev kararı almıştır. Bugün (13.04.2024) grevimizin 6’ncı gününe girmiş bulunmaktayız.
İşveren, işçilerin haklı taleplerini karşılamak, haklarını vermek yerine grevi erteletmeye çalışmaktadır ve bu amaçla Çalışma Bakanlığı’na başvuruda bulunmuştur. Öncelikle belirtmek isteriz ki işverene düşen görev, grev erteletme/yasaklama çabası yerine işçilerin sözlerine kulak kabartmak, işçilerin açlık ve yoksulluk sınırı altında çalışmasına ve yaşamasına son verecek bir zammı vermektir.
Grev yasaklarından hiç kimse medet ummamalıdır. Sendikamızın şanlı tarihi grev yasaklarını çöpe göndermenin örnekleriyle doludur.
Sendikal haklar bölünemez. Örgütlenme, toplu sözleşme yapma ve grev hakkı bir bütündür. Bu haklardan birinin herhangi bir gerekçe ile ortadan kaldırılması bir bütün olarak sendikal hakların engellenmesi demektir. Buna hakların bölünmezliği ilkesi denilmektedir. Dolayısıyla, grev yasakları, sendikal örgütlenme hakkına açık bir müdahaledir.
“Grev erteleme” adı altında grev yasakları tümüyle yasada belirtilen sınırlamalar yok sayılarak ve keyfi biçimde yapılmaktadır. 6356 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu’na göre, “bir grev veya lokavt genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu nitelikte ise” ertelenebiliyor.
Grev erteleme başvurusunun yapıldığı bu işyeri, otomotiv yan sanayisi için üretim yapmakta ve gergi rulmanı üretmektedir. Üretilen bu mallar da ihraç edilmektedir. Zaten, işyeri de Ege Serbest Bölge’dedir; serbest bölgede bulunmasının anlamı, ihracat eksenli üretim yapmasıdır. Dolayısıyla yurt içi üretimle de ilgisi olmayan ve otomotiv yan sanayi için üretim yapan bir işyerinin ülkenin milli güvenliğini bozması abesle iştigaldir.
Bu ürünlerin üretiminin aksaması milli güvenliği bozucu nasıl bir etkide bulunacaktır, bunu anlamak mümkün değildir. Çalışma Bakanlığı ve Cumhurbaşkanlığının böylesi bir yanılsama içine girmeyeceğini, grevimizi yasaklama girişimde bulunmayacağını düşünüyoruz.
Grev yasaklamaları, yasa ile belirlenen çerçeveye ve Anayasa’ya aykırı olarak yapılmaktadır. Ayrıca, ILO’nun 87 sayılı Sözleşmesine de açıkça aykırıdır. Konuyla ilgili ILO denetim organlarının çok sayıda kararı vardır.
Bunlara karşın, olası bir grev yasağına karşı bazı hatırlatmalar yapmakta yarar görüyoruz.
Son yıllarda bazı sözleşme süreçlerinde grev yasakları ile karşılaşıyoruz.
- 2015 yılında MESS Grup TİS sözleşmesi kapsamında 38 işletmede,
- 2017 yılında Bursa’da bulunan Asil Çelik işyerinde,
- 2017 yılında enerji sektöründe bulunan 4 işletmede,
- 2018 yılında MESS Grup TİS sözleşmesi kapsamında Sendikamızla birlikte 3 sendikanın örgütlü olduğu 179 işletmede,
- 2022 yılında Kocaeli’nde bulunan Bekaert işyerinde,
- Ve son olarak 2023 yılında Gebze/Kocaeli’nde bulunan Green Transfo Energy işyerinde,
grevlerimiz yasaklandı.
Binlerce işçinin grev iradesi iktidar tarafından çiğnendi ve grev erteleme adı altında yasaklandı. Böylece, binlerce işçinin grev silahı ellerinden alındı.
Çeşitli işyerlerinde Anayasa’dan doğan ve hukuksuz biçimde yasaklanan grev hakkımıza sahip çıktık ve grevlerimizi filen yaptık. Örneğin, 2022 yılında grevi yasaklanan Bekaert işyerinde 18 gün fiilen grev yaptık.
2016 yılında (Elektromekanik İşverenler Sendikası) EMİS ile yaptığımız grup toplu iş sözleşmesi sürecinde de grevimizin ertelemesine karşı devam ettirdiğimiz grevin 3’üncü gününde sözleşme imzalandı.
Geçen yıl da Gebze/Kocaeli’nde bulunan Green Transfo Energy işyerinde 1 gün fiilen grev yaptık ve aynı günün akşamında sözleşmemiz anlaşma ile sonuçlandı.
Ayrıca, 2015 yılında MESS Grup TİS sözleşmesi kapsamında 38 işletme için yapılan grev ertelemesi için Anayasa Mahkemesine yaptığımız başvuru sendikamız lehine sonuçlanmıştır ve mahkeme hükümete 50 bin TL para cezası vermiştir.
İktidarı ve işvereni uyarıyoruz: İşçilerin anayasal ve yasal haklarını kullanmalarına engel çıkarmayın. Grevlerimizi yasaklamayın. İşçilerin grev ve toplu sözleşmelerle elde edecekleri hakları patronlara peşkeş çekmeye kalkmayın. İşçilerin temel haklarına saygı gösterin.
Çözüm grev yasaklarıyla değil, işçilerin haklı taleplerini karşılamakla olur.
GATES işçilerinin hakkını alacağımız toplu sözleşmeyi imzalayana kadar grevimizi her şart ve koşulda sürdüreceğiz.
BİRLEŞİK METAL-İŞ SENDİKASI
GENEL YÖNETİM KURULU